• Kafka Dönüşüm adlı romanında hangi felsefi sorunlara gönderimde bulunur?
• Gregor ve ailesi neyi sembolize eder?
• Kafka dönüşümün öznesi olarak niçin böceği seçmiştir?
• Kafka’nın kahramanın ismini niçin Gregor Samsa olarak seçmiştir?
Kafka
denince ilk akla gelen onun edebiyatçı kimliğidir, ona felsefe tarihi
kitaplarında rastlamayışımız, onun bir filozof olarak ele
alınamayacağını ve felsefi sorunlarla ilgilenmediğini göstermez. Dönüşüm
adlı kitabında Kafka, sözde modern bireyin toplum içindeki yaşamında
ortaya çıkan çelişkileri, ‘birey’ ve ‘toplum’ karşıt terimleri
çerçevesinde yorumlayarak temel felsefi sorunlardan olan yabancılaşma,
baş kaldırı, özgürlük ve varoluş konularına odaklanır. Kafka, felsefi
bir antropoloji ortaya koyma çabasında olmasa da, 20.yüzyılda insanın
durumuyla ilgilenir.
Peki Kafka niçin dünyaya ve çevresine bir
böceğin gözüyle bakma ihtiyacı duymuştur? Bu ironik ve nükteli seçim,
modern toplumun bireyi için son derece gerçekçidir aslında. Dönüşüm,
sürünün bir parçası olarak toplumun kurallarına sorgusuz sualsiz itaat
eden modern bireyin, kendi varoluşunun anlamını ve niçin bu dünya
üzerinde olduğunu sorusunu kendine sormayı unuttuğu gerçeğiyle
yüzleşmesinin hikayesidir. Gregor Samsa’nın başına gelen dönüşüm,
otoriteye ve köle- efendi ahlakına dayanan hiyerarşik ilişkileri aileden
başlayarak yansıtır. Gregor’un ailesi toplumu sembolize derken,
metamorfozdan önceki Gregor, kendini ailesinin geçimine adamış bir
otomatı, metamorfozdan sonraki Gregor yani böcek ise yabancılaşmış
kimliğine başkaldıran gerçek bir tekil bireyi sembolize eder. Burada
dikkat edilmesi gereken nokta, yabancılaşmanın böceğe dönüşüm ile
başlamadığı, tam da bu dönüşümün kendisinin daha önceki yabancılaşmanın
zorunlu bir sonucu olduğudur. Böceğe dönüşüm, Gregor’un önceki yaşamının
zincirlerinden koparak özgürleşme sürecini anlatır. Gregor zaten toplum
tarafından bir böceğe indirgenmiştir, dolayısıyla bu hikaye “böcek gibi
hissediyorum”dan, “böceğe dönüştüm”e doğru yol alır.
Sadece
ailesinin maddi geçimine kendini adayan Gregor, kendi hislerini,
ihtiyaçlarını, ideallerini arka plana atmıştır, zamanla bir makineye
dönüşür ve kendine yabancılaşmaya başlar. Psikolojik yabancılaşma en
nihayetinde fiziksel bir yabancılaşmaya dönüşmüştür.
Kafka’nın,
yabancılaşmanın sembolü olarak kedi ya da köpeği değil fakat böceği
seçmesi tesadüfi değildir. Böceğin iğrençliği, toplumda izole olmuş
bağımsız insanların “ötekiliğini” gözler önüne serer. Dönüşüm, ironik
bir biçimde, farklı olanların toplum tarafından nasıl
ötekileştirildiğini, efendi- köle ahlakına göre kalıba sokulduğunu ya da
asimile edildiğini gösterir. İnsanların ötekileri nasıl acımasızca
yargıladığını, dışladığını, haklı haksız düşünmeden kategorize ettiğini,
başkalarının nasıl cehennem olduğunu gösterir.
Ayrıca Dönüşüm,
sadece Gregor’un başına gelen bir şey olarak karşımıza çıkmaz, tüm aile
fertleri de Gregor ile birlikte bir dönüşüm içine girerler. Gregor’un
kız kardeşinin, evin maddi yükünü üstlenmesi ile başlayan serüveni,
sistemin sürekliliğini nasıl sağladığına çok güzel bir örnektir. Sistem
bireylerin otonomluğunu makinenin değiştirilebilir parçalarına indirger,
tıpkı bir yedek parça gibi, bozulan bir insanın yerine bir diğeri
geçebilir. Sistem böylece devam eder, Grete tüm bunlardan habersiz
geçirdiği dönüşümün memnuniyetini yaşarken, sonunun Gregor gibi
yabancılaşma olacağının farkında bile değildir. Grete, bir yedek parça
gibi Gregor’un yerine geçtiğini fark edemez. Bu nedenle burjuva toplumu
insanların birbirlerine benzemelerini ister, onların farklılıklarını
asimile ederek birörnekleştirir. Önemli olan sistemin devam edişidir,
kimin bir öncekinin yerine geçtiği değildir. Grete’in elde ettiğini
sandığı özgürlük bir yanılsamadan ibarettir. Modern toplumdaki çıkar
ilişkileri özneyi nesneye indirger.
Gregor’un geçirdiği dönüşüm,
onun önceki hayatında yaşadığı yabancılaşmadan kurtuluşu, toplum
tarafından yazılan kaderine başkaldırışıdır. Dönüşüm, burjuva toplumunun
bireyi hapseden sosyo-ekonomik taleplerinin karşı bir tepkidir. Modern
toplumda pek çok insanın bir böcek gibi yaşadığı gerçeğini dile getirir.
Kafka’nın
kahramanının adını Gregor Samsa olarak seçmesi de tesadüfi değildir.
‘Samsa’ sözcüğü bize ilk olarak Upanişadlar’da, sonra da Schopenhauer’ın
yazılarında karşımıza çıkan “Samsara” terimini hatırlatır. Hinduizm’in
ve Budizm’in temel yaklaşımı olan samsara; özlem, acı, hastalık, ölüm ve
yeniden doğuşu temsil eder, kimi zaman gezi, yolculuk ve kölelik
şeklinde de çevrilir. Gregor’un yaşamı samsarayı özetler niteliktedir.
Gregor daha iyi bir işin özlemini çeker, istediği gibi yaşayamadığı için
acı çeker, hastalıklı bir yapısı vardır, dönüşümü ölümü olurken,
böcekliği yeniden doğuşu olmuştur, gezici bir satıcıdır, ailesine
adadığı yaşamın kölesidir, babasının kölesidir, patronunun kölesidir.
Romanda
Kafka’nın dikkat çektiği başka bir nokta da güç ve kontrol ilişkilerine
dayalı ilişikleri sunmanın bir aracı olarak alegorik biçimde kullandığı
sadomazoşist motiflerdir. Romanda gizlenen sadomazoşik öğeler,
öznelerin birbirleriyle asla eşitlermiş gibi ilişki kurmadıklarını
gösterir. Sadomazoşizm, egemenlik -itaat ilişkilerinin temelindedir.
Burada bu öğeler, alegorik biçimde cinsellikten çok ahlaki ikilemleri
belirtmek için kullanılmıştır. Egemenlik ve itaat ilişkilerini Kafka,
Gregor ile ailesi arasında dönüşümden önce ve sonra yaşanan ahlaki
problemleri vurgulamak için kullanır. Grete, aktif sadist, Gregor ise
mazoşisttir. Kafka sadomazoşist motifleri, rekabet toplumundaki sosyal
değişikliklerin sebep olduğu kaygıları belirtmek için kullanır.
Dönüşüm,
modern insanın durumunu yansıtır. Modern hayat, iş, eğitim insanları
robotlaştırır. Öznel kararların ve seçimlerin arkasında yer alan düşünüm
ve duygulanımları sosyal kodlara indirger ve varoluşu eritir.
Dönüşüm,
otomat haline gelen bir insanın çevresine ve kendisine yabancılaşmasını
ve böceğe dönüşmesiyle farkına vardığı varoluşunu ve özgürleşmesini
ironik biçimde anlatan bir felsefi eserdir. Modern toplumun bireyi nasıl
sürünün bir parçası haline getirdiğini ve sürüden ayrılanı nasıl
dışladığını anlatır. Kafka, hiç gerçekçi olmayan bir metamorfozla çok da
gerçek bir olguyu, her gün milyonlarca insanın başına gelmekte olan ama
farkına varılmayan yabancılaşma olgusunu anlatır
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder